29 Ocak 2015 Perşembe

Geç Olsun Güç Olmasın: Küçük Prens Kitap Yorumu

Saçma İnsan geri döndü!!!!!! Biliyorum uzun süredir yoktum ama önemli değil, artık buradayım. Ve tabi ki blog yazmaya devam ediyorum!

Utanarak itiraf ederim ki, iki gün önceye kadar Küçük Prens'i okumamıştım. Allahım, ne büyük bir yanlış yapmışım! İçimde küçük bir pişmanlık, sonunda okuduğum için kucak kucak mutluluk ve heyecan, bir parça da üzüntü: çünkü kitaplar bazen böyle yapabiliyor insana...

Genel Bilgiler
Özgün Adı: Le Petit Prince
Yazarı: Antoine de Saint-Exupéry
Sayfa Sayısı: 112
Yayımcı: Can Çocuk

Arka Kapak Ne Diyor?
"Hoşça git," dedi tilki. "Vereceğim sır çok basit: İnsan ancak yüreğiyle baktığı zaman doğruyu görebilir. Gerçeğin mayası gözle görülmez." Küçük Prens unutmamak için tekrarladı: "Gerçeğin mayası gözle görülmez."

Ben Ne Diyorum?
Tek bir kitapta bu kadar duygu.. Belki de yüzlerce sayfada anlatılamayacak şeyleri 100 sayfaya sığdırmış Antoine Amca...
Bakın, tüm hikaye yazarın uçağının çölün ortasında bozulması ile başlıyor. Burada Küçük Prens adında biri ile tanışıyor ve çok yakın arkadaş oluyorlar.. Küçük Prens...küçücük kalbinde dünyalar saklıyor. O her şeyi harikulade bir çocuk saflığı ile yapıyor çünkü büyüklerin sayı sayarken unuttukları şeyleri biliyor. Sevmek, ama gerçekten.. Anlayış.. Öyle bir hayal gücü var ki onda(sadece onda değil tüm çocuklarda) çizilmiş kapalı bir kutunun içinde olan koyunları görebiliyor. Bunu hangimiz yapıyor ki artık? Büyüdükçe hayatın güzelliklerini görmeyi, anlamayı unutuyoruz...
Küçük Prens, hikaye boyunca yazara yaptığı yolculukları ve kendi gezegenini anlatıyor. Gittiği yerlerde tanıştığı kişilerle arasında geçen diyalogları yüzümde kocaman bir gülümsemeyle okudum her seferinde. Bu kitabı eğer okumadıysanız daha, çok çok şey kaybediyorsunuz dostlarım. Ben bunu anladım okuyunca. Ve yeniden, okumanın ve kitapların ne büyük nimet olduğunu dile getirdim kendi kendime.
**Küçük Prens'in birçok farklı yayından baskısı var, bu da farklı çeviriler demek. Ama benim aldığım kopya Cemal Süreya ve Tomris Uyar tarafından çevrilmişti. Tomris Uyar'ı tanımıyorum ama, Cemal Süreya!!!! En sevdiğim şairlerdendir kendisi.. Her neyse, uzatmadan benim bu yayını seçme sebebim çevirmenleriydi. Sadece bunu söylemek istedim :))
 Puanım
1 pusheen çok kötü, 5 pusheen çok iyi olmak üzere:


27 Ocak 2015 Salı

Bayan Peregrine'in Tuhaf Çocukları Kitap Yorumu!

Bunu okumayı bitirdiğim andan itibaren(hatta bitirmeden) hakkında bir blog yazmak istediğimi düşündüm. Bitireli haftalar oldu ama ben henüz yazabiliyorum yazımı. Bu da benim kararsızlığımdan ve tembelliğimden kaynaklanıyor tabi. Ama buradayım işte, ve şimdi de izninizle kitap hakkındaki düşüncelerimi paylaşmak isterim.
Genel Bilgiler
Özgün Adı: Miss Peregrine's Home For Peculiar Children
Yazarı: Ransom Riggs
Sayfa Sayısı: 358
Yayımcı: Sayfa 6
Arka Kapak Ne Diyor?
16 yaşındaki Jacob, dedesinin başına gelen felaketin ardından hiç bilmediği bir adada keşfe çıkar. Burada Bayan Peregrine'e ait bir çocuk yuvasının darmadağın olmuş kalıntılarıyla karşılaşır. Evin metruk koridorlarını, yatak odalarını araştırırken duyduğu bir sesle dehşete düşer, gördüğü şeyin peşinden koşarken birden zamanın hiç akmadığı, diğer insanların asla göremeyecekleri bir dünyaya ayak basar.

Akıllardan çıkmayacak eski fotoğraflarla bezenmiş bu roman yetişkinlerin, gençlerin ve karanlıkta geçen bir serüvenden haz duyan herkesin hoşuna gidecek.

Ben Ne Diyorum?
Söylemek istediğim ilk şey kitabın eski resimler ile dolu olması HARİKA. Daha önce böyle bir kitap okumuş muydum? Hatırlamıyorum. Ama bu kitaba çok farklı(mesela ürkünç) bir hava katmış.
Tabi kitap resimlerden ibaret değil. Ben çoğu kez yaptığım gibi yazarın anlatım tarzını beğendim. Bir genç yetişkin kitabı olduğundan-tıpkı kendi türünden kitaplar gibi-sade bir dili vardı. Kitabı kendi türündeki kitaplardan ayıran şey kesinlikle konusuydu. Gerçeklik olgusunu başka yerlere taşıyan hikayelere her zaman ayrı bir sevgi ile yaklaşırım zaten. Açıkçası kitabın kurgusu konusunda ilk başlarda büyük yanılgıya düştüğümü söylemeden de geçemeyeceğim. Yani kısaca 'böyle beklemiyordum!'. Hayal kırıklığına uğradım belki biraz, ama kitap kendini hemen affettirdi, ben de 'olsun, böyle de güzel' dedim.. Ve tabı bahsetmeden olmaz, bir devam kitabı da var hikayenin(Hollow City). En yakın zamanda onu da okumak istiyum.(bakın listeme bir kitap daha eklendi)
Bu farklı konulu kitabı yazdığı için elbette Ransom Riggs abiye teşekkürlerimi sunuyorum.
 Puanım
1 Pusheen çok kötü. 5 pusheen çok iyi olmak üzere....


22 Mayıs 2014 Perşembe

Stephen King - Göz Kitap Yorumu!!


Aslında bu kitabı okumak planlarımda yoktu. Yani kitapçıya girmemin sebebi yalnızca Coraline'ın 'Odtü Yayınları' baskısının olup olmadığını sormaktı. Olmadığını öğrendiğimde, moralimi bozmadan biraz kitapların arasına dalmak istedim. Macera, korku, fantastik, aşk... Ve birden, Stephen King kitaplarının yanına geldim. Kalını incesiyle bana oracıktan göz kırpıyorlardı. O zaman aklıma bir şey geldi. Kafamın içinde bir yerlerde, aslında ben Stephen King'in bir kitabını okumak için can atıyordum. Evet, henüz hiç Stephen King kitabı okumamıştım ve kesinlikle, okuyacağım günü heyecanla bekliyordum. İşte bu andan sonraki beş dakikalık süre zarfı benim için hala bulanık bir anı gibi. Çünkü yazarın ilk kitabı 'Göz'ü aldığımı ancak kitapçıdan dışarı çıktığımda fark ettim. Sonrası daha basit ama... Eve geldiğim gibi okumaya başladım ve hemen de bitirdim. Şimdi ise, sıra kitap yorumunda!!

Genel Bilgiler
Orijinal Adı: Carrie
Yazarı: Stephen King
Sayfa Sayısı: 239
Yayınevi: Altın Kitaplar

Arka Kapak Ne Diyor?
STEPHEN KING'E ŞÖHRET YOLUNU AÇAN İLK KİTABI
"Ürkütücü ve korkunç... bu romanı elinizden bırakamayacaksınız."
Chicago Tribune
"Kanınızın donduğunu hissedeceksiniz..."
New York Times
"Tüyler ürpertici ve korku dolu!"
Pittsburgh Post Gazette

Ben Ne Diyorum?
Hikayeyi kısaca anlatacak olursam; Carrie White adında bir kız var ve bu kız aşırı derecede dindar olan ve çok garip inanışlara sahip annesi Margaret White ile yalnız yaşıyor. Çünkü Carrie'nin babası yıllar önce ölmüş. Annesinin çok garip inanışları olduğunu söylemiştim. Evet öyle. Mesela 'bir kadının göğüslerinin olması veya adet kanaması geçirmesi onun günahkar olduğunu gösterir.' gibi... Ya da yastıkla uyumak(ne?). Küçük şeyler bile onun için büyük günahlar gibi görünürken, kızı Carrie de ne zaman 'günah' işlese onu bir dolaba kapatıyor ve dersini alana kadar dua etmesini istiyor. Bu zamanlar Carrie için çok zor çünkü açlıktan bayılması veya çok feci çişinin gelmesi annesi için bir şey ifade etmiyor. Ama bu anlattıklarımdan Margaret White'ın kızını sevmeyen kötü bir kadın olduğunu anlamayın. Çünkü o defalarca sırf bir günah olduğunu düşündüğü için öldürmeye kalktığı kızına acıyıp onu bağrına basmış bir anne...
Carrie de okulda insanların sürekli dalga geçtiği, kendisine hiç bakmayan ve bu yüzden de, kitaptaki bir karakterin deyimiyle, kurbağaya benzeyen bir kız. İnsanlar tarafından dışlandığı için de kendine küs biri Carrie. Bu kızın bir gücü var ama. Bu gücün adı Telekinezi, kısaca TK. Telekinezi şu demek; insanların bir şeyleri düşünce gücüyle hareket ettirmesi. Carrie'ye bu güç genetik olarak geçmiş ve bunu -ikinci defa- keşfettiğinde bazı kötü şeyler oluyor!!

Ben açıkçası Carrie karakterine acıdım. Çünkü okulunda sürekli küçük düşürücü şakaların merkezi oluyor. Evinde ise sahne bambaşka! Annesi neredeyse hiçbir şey yapmasına izin vermiyor bu kızın. Ve biz, okuyucular da, Carrie'nin 'Yeter be!' diyeceği günü bekliyoruz. Ve kesinlikle, Carrie kendi tarzında 'Yeter!' demeyi iyi biliyor...

"Fakat hiç kimse de yaptığı hareketin başka insanları üzdüğünü anlamaya çalışmıyor. İnsanlar zamanla daha iyi olmuyorlar, sadece akıllanıyorlar. Akıllandığın zaman sineklerin kanatlarını koparmaktan vazgeçmiyorsun, yalnızca bunu yapmak için daha iyi nedenler buluyorsun."

**Kitap sürekli aslında var olmayan bazı kaynaklardan alıntılar yaparak hikayeyi pekiştiriyor. Mesela; Telekinezi hakkında hiçbir fikri olmayan biri bile kitabın sonunda bu gücün yapabildiklerini su gibi öğrenmiş oluyor. Örnek olarak; ben kitabı bitirdiğim gibi bir kağıdı hareket ettirmenin 1 milyon farklı yolunu öğrendim. Hoş, bir işe yaramadı ama..
Her ne ise, kitabı beğendim. Daha fazla korku unsuru bekliyordum belki ama istediğimi alamadım. Ben Stephen King'in kitaplarını her zaman dudak uçuklatacak kadar ürkütücü düşünmüştüm. Buna rağmen, Göz'ü okuduktan sonra hayal kırıklığına uğramış gibi hissetmiyorum. Daha çok; iyi ki okumuşum tarzı bir şeyler. Bir kere, yazarın anlatımını başka hiçbir yazarda bulamayacağımı biliyordum. Çünkü kitabı okurken her bir kelime size Stephen King'miş gibi geliyor, onun yarattığı bu dünyanın içine dalmak size anlatılmaz bir heyecan veriyor. İşte bu yüzden; yeni bir King kitabı okumamak için hiçbir nedenim yok...
Puanım
Her zamanki gibi; 1 pusheen çok kötü, 5 pusheen çok iyi olmak üzere:

21 Mart 2014 Cuma

Bugün Dünya Şiir Günü!

Yani, başlığa bir 'mış' eki eklemem daha uygun olurdu. Bu konuda en ufak fikrim yoktu, nasıl bileyim 21 Mart'ın 'Dünya Şiir Günü' olduğunu, doğum günümü unutacağım neredeyse! Ama öğrenince birden sevindim. Önce, Dünya Şiir Günü bugün ve ben öğrendim diye, sonra da umursayan birileri var diye. Ama ani oldu tabi, yolun ortasında birkaç -tam da şaire benzeyen- ağabey, amca durmuşlar şiir okuyordu; ben ise, arkadaşımla Monty Hall Paradoksu(veya paradoksumsu) hakkında konuşuyordum. O sırada otobüs durağının yanında bir gurup insan fark ettik ve-sonrasını biliyorsunuz, şiir günü...
Bu kişiler 'Türkiye Yazarlar Sendikası'ndanmışlar. Eve gelince biraz karıştırdım İnternet'i, şunu gördüm:
Türkiye Yazarlar Sendikası, merkezi İstanbul'da olan bir sivil toplum kuruluşudur.
Kısa Adı TYS olan Türkiye Yazarlar Sendikası, 1973 yılında Aziz Nesin'in girişimleriyle kuruluş çalışmalarına başladı. 1974 yılında kurulan TYS, kendi deyimiyle "Türkiye'nin özgürlük, barış ve kültürel gelişim ve dayanışma mücadelesinde üzerine düşen görevi onurla yerine getiren bir aydınlar kuruluşu"dur.
Bir de şunu okudum sabitfikir'de; Türkiye Yazarlar Sendikası Dünya Şiir Günü kutlamalarını sokaklarda yapıyormuş. Zaten şiir de özgürlük demektir; #şiirsokakta
Şiirin önemi hakkında konuştular, şiir okudular, şiir okuttular. Herkese şiir kitabı hediye ettiler, bana da tabii...
Ben pek şiir okumam aslında, ama severim(garip biri olduğumu söylemiştim) Güzel şiirler var kitapta, ben şiirdeki duyguyu hissetme konusunda birazcık kıtım ama olsun, bu kitap bir anı hatırlatıcısı oldu bana... Artık unutmam herhalde, 21 MART DÜNYA ŞİİR GÜNÜ'ymüş...

5 Mart 2014 Çarşamba

Percy Jackson ve Olimposlular - Şimşek Hırsızı Kitap Yorumu (Ve tüm o diğer şeyler!)

Yediğim elmanın bile tadını alamadığım zamanlardayım. Burnum öyle bir tıkanmış ki, sanki yediğim şeylerin tadı molekül gibi... Ayrıca hapşırık krizine girip duruyorum! Peki, ateşim falan yok! Sonuçta, tam teşekküllü bir öğrenci olarak(yine) evde kırmızı bir burun ve pofuduk bir yastık -ayrıca 500 ton ağırlığında yorgan- ile kalamıyorum...
Her ne ise, şu zamana kadar birazcık okul ile ilgilendim, birkaç kitap okudum ve film izledim.(böylece Açlık Oyunları'nı bir kez daha izlemiş oldum.) Ve bununla birlikte yakında olacak kitap fuarı için alacak kitaplarımın bir listesini çıkardım.(kaç tanesini alırım artık!) Bu listeye son dakikada Golem ve Cin de girdi. Ah, ne kitap ama! İlk bölümünü okudum ve hayran kaldım. İnternet'ten ön sipariş verilebiliyor ama ben biraz daha bekleyeceğim sanırım...(belki de beklemem!)
Okunacaklar Listeme Çok Hızlı Girdi

Tabi, okuduğum kitaplardan biri de Percy Jackson ve Olimposlular'ın ilk kitabıydı. Bir süredir okumak aklımdaydı ve sonunda bunu gerçekleştirebildim. İşte, Şimşek Hırsızı!


Genel Bilgiler
Orjinal Adı: Percy Jackson & The Olympians - The Lightning Thief
Yazarı: Rick Riordion
Sayfa Sayısı: 363
(17 Ödül! Vay.)

Arka Kapak Ne Diyor?
Bir gün birisi çıkıp size Antik Yunan tanrılarının hâlâ hayatta olduklarını söylese ne yapardınız?
Ya ailenizden birinin bu tanrılardan biri olduğunu öğrenirseniz?
Olağanüstü güçlere sahip olduğunuzun farkına varırsanız?
Bir de peşinize mitolojik efsanelerden canavarlar düşse?
Ne yapardınız?
Percy'nin yaptığını...
New York Times listelerinde birinci sıraya oturup satış rekorları kıran ve ödüle doymayan Percy Jackson ve Olimpslular dizisi Türk okurlarıyla buluşuyor!
----
İşte karşınızda Percy Jackson. 12 yaşında, hiperaktif, okuma yazmada sorunları olan ve başı beladan bir türlü kurtulmayan bir çocuk! Peşine takılan, ne olduklarını bir türlü anlayamadığı birtakım doğaüstü yaratıklar da cabası! Bütün bunların sebebi aslında babasının bir Yunan tanrısı olması, fakat sorunları çözmek tamamen Percy'ye kalmış durumda.
Serinin bu ilk kitabında Percy kendini ispatlamak için Zeus'un çalınan şimşeğini bulup hırsız olmadığını herkese göstermek zorunda kalıyor. Yıllardır görmediği babasıyla yüzleşmesi ve tanrılardan bile çok daha güçlü bir hazineyi ortaya çıkarması ise apayrı bir hikâye...

Ben Ne Diyorum?
Açıkçası, bu kitaba başlamadan önce şöyle düşünüyordum; Bu kitap kesin çok güzeldir. Ve söylemem gerekir ki, hiç hayal kırıklığına uğramadım. Anlatımı süperdi. Kahraman bakış açısının bu kadar iyi kullanıldığını hiç görmemiştim. Percy'nin 12 yaşında olduğunu okuyoruz, yazar da kitabı 12 yaşında gibi yazmış! Samimi bir anlatımdı, bu yüzden çok ısındım galiba kitaba... Hikaye de çok iyiydi! Yunan mitolojisine dayanıyor tüm hikaye ve araştırdığım kadarıyla(vikiiiiipeeeediiiii) mitolojik karakterler de oldukça gerçekçi tasarlanmışlardı. Eğer Harry Potter'ı çok sevdiyseniz, bu kitaba bayılacaksınız.(Not: Burada asla ama asla Harry Potter ve Percy Jackson ve Olimposlular'ı ile karşılaştırmadım! Eğer herhangi bir şekilde böyle bir amaç güttüğümü farz ediyorsanız, bu tutumunuzdan vazgeçin!!) Ben serinin ikinci kitabı olan Canavarlar Denizi'ni almak için kitap fuarı falan bekleyemeyeceğim galiba!(düzeltme: evet, bekliyorum.)

Okuyanlar Ne Diyor? 
Şimdilerde bunu niye buraya koyduğumu merak ediyorum. Aklıma diyecek bir şey gelmiyor yahu! İşte, çok seveni var kitabın, dünya kadar da ödül almış...
 Puanım
1 pusheen çok kötü 5 pusheen çok iyi:

14 Şubat 2014 Cuma

Hush Hush Serisi 1. Kitap - Fısıltı Kitap Yorumu



Yüzüklerin Efendisi'ne bir süre ara verip, 'idolüm' diye tanımladığım arkadaşım Hasenem'in önerisiyle başladığım bir seri. İlk kitabını da hemencecik bitirdim! Teşekkürler Hasenem, bana bu güzel kitabı önerdiğin için. Ve iyi bir idol olduğun için tabii!

Genel Bilgiler
Orjinal Adı: hush hush
Yazarı: Becca Fitzpatrick
Sayfa Sayısı: 414
(bildiğiniz bestseller olmuş)

Arka Kapak Ne Diyor?
Kovulmuş bir meleğe âşık olmak...

"Bütün sınıf arkadaşlarımın isimlerini biliyordum...biri hariç. Yeni öğrenci... Arkamdaki sırada, serinkanlı siyah gözleri karşıya sabitlemiş bir halde kaykılmış oturuyordu...
   Siyah gözleri beni adeta delip geçiyordu. Dudaklarının kenarları yukarı doğru kıvrıldı. Kalbim bir an tekler gibi oldu ve o bir anlık duraksamada, kasvetli bir karanlık duygusunun bir örtü gibi üzerime örtüldüğünü hissettim. Bu duygunun kaybolması sadece bir an sürdü, ama ben hâlâ ona bakıyordum. Gülümsemesi dostça değildi, bela kelimesini heceleyen bir gülümsemeydi. Ve vaat doluydu."

Aşk, Nora Grey'in planları arasında değildir. En yakın arkadaşı Vee'nin okuldaki erkeklerle ilgilenmesi için zorlamasına rağmen, Nora onlara hiçbir zaman özel bir ilgi duymamıştır. Ta ki Patch ortaya çıkana dek. Nora bunun yanlış olduğunu bilse de, ksyıtsız gülümsemesi ve onun içini görüyormuş gibi bakan gözleriyle Patch'in cazibesine kapılır.
Ancak bir dizi ürkütücü karşılaşmanın ardından, Nora artık kime güveneceğinden emin değildir. Patch görünüşe göre her yerdedir ve onun hakkında n yakın arkadaşlarından çok daha fazlasını biliyor gibidir. Nora onun kollarına atılmak ile arkasına bakmadan kaçıp saklanmak arasında kararsız kalmıştır. Bazı cevaplar ararken, kendini, Patch'in hissettirdiği herhangi bir şeyden çok daha huzursuz edici bir gerçekle burun buruna bulacaktır.
Nora, ölümsüzler ve kovulmuşlar arasında ezelden beri süregelen savaşın tam ortasındadır ve eninde sonunda bir taraf seçmek zorunda kalacaktır. Bu karar hayatına mal olacak olsa bile...

Ben Ne Diyorum?
Ben böyle kitapları çok okurum zaten. Ama bu melekler, şeytanlar ile ilgili okuduğum ilk kitaptı sanırım. Belli ki gençler için yazılmış bir kitap. Ben, kitabı genel olarak beğendim. Zaten kısacıktı, John Green'in kitapları gibi çabucak bitti. Hasenem, kitaplara aşık olmuş! Kitapçıya başka bir kitap almak için girmiş ama yazarının adını unutmuş. Sonra da, abisini arayıp kitap önerisi istemiş, ondan da hayır gelmeyince sinirlenip bu kitabı almış. İyi ki almışım, diyor. Çok güzel, diyor. Ben bu kadar bağlanmadım kitaba. En azından, ilk kitaba. İnternet'te de beğenmeyen çok kişi gördüm(okudum yani). Ama yine de, ilk kitap güzeldi. İçime işlemedi, tamam. Ya da çıldırıp ikinci kitabını almak için koşmadım. Ama güzeldi. Ah, tabi, sonu çok  iyiydi! Hatta kitabın kendisinden bile iyiydi. Bu yüzden alacağım yeni kitabı. Çünkü çok merak ediyorum...

Okuyanlar Ne Diyor?
Dediğim gibi, İnternet'te(Açıkçası, sadece D&R'da) yorumları okudum. Beğenmeyen, para israfı olduğunu düşünenler de var, gerçekten çok çok güzel olduğunu söyleyenler de(Mesela Hasenem). Zaten New York Times Bestseller olmuş.(şimdi yalancı olmayayım ama galiba öyleydi) Ama sizin için, biraz yorumcu yorumu buldum:(yorumcu yorumu?)

Okuyucuyu sarsan tüyler ürpertici bir roman... Nora'nın kötü çocuk Patch'le fırtınalı aşkı okurları kendilerinden geçirecek." 
-Publishers Weekly-
"Vampirlerden ve kurt adamlardan sıkılan gerilim ve aşk romanı hayranları Hush Hush serisini hemen benimseyecekler."
-Booklist-
"Sıra dışı bir aşk hikâyesi. Okurlar Fısıltıyı baştan sona yürekleri ağızlarında okuyacak."
-Falcata Times-
Puanım
Sonu çok güzeldi ama yine de bu puanın adil olduğunu düşünüyorum. 1 pusheen çok kötü, 5 pusheen çok iyi:

13 Şubat 2014 Perşembe

J.R.R. Tolkien - Hobbit Kitap Yorumu

John Ronald Ruen Tolkien'in elinden çıkan her kitap güzeldir efendim. Ama Hobbit'in özel bir büyüsü var, bana kalırsa en hoş olan da bu kitap:

Genel Bilgiler
Orjinal Adı: The Hobbit
Yazarı: J.R.R. Tolkien
Sayfa Sayısı: 426

Arka Kapak Ne Diyor?
Benim okuduğum kitapta, arka kapağında kocaman bir ejderha resmi vardı. Açıkçası; bir arka kapak yazısından çok daha iyi anlatıyor kitabı. Ama  D&R'da bulduğum bir yazıyı sizle paylaşabilirim:

Bir İngiliz Edebiyatı Profesörü olan J.R.R. Tolkien bundan yaklaşık yetmiş yıl kadar önce dünyaya bir kitap hediye etti. Bu kitapla birlikte insanlar ilk defa hobbit denen ahaliyle karşılaşıyordu. Cücelerden bile kısa boylu, yemeye, içmeye ve eğlenmeye düşkün, iyi yürekli, mutlu ve kendi küçük köylerinde her tür maceradan uzak yaşayan bir ahaliydi hobbitler. Ta ki büyücü Gandalf onları ziyaret edene kadar.
"Hobbit", diğer hobbitlerden aslında hiç de farklı olmayan bir hobbitin, Bilbo Bagginsin fantastik maceralarından oluşuyor. Bilbo Baggins, büyücü Gandalf ve cücelerle birlikte, cücelerin hazinesini kötü ejderha Smaug'dan geri almak için aslında hiç de istemediği bir yolculuğa çıkar. Ama yine de hobbitin içinde henüz keşfedemediği maceracı bir yan vardır ve yolculuk ilerledikçe Bilbo Baggins kendi cesaretinin ve gücünün farkına varmaya başlar. 
Tolkienin aslında çocuklar için kaleme aldığı "Hobbit", çok geçmeden yetişkinlerden, özellikle de 60'ların asi gençliğinden büyük ilgi gördü. Bunun üzerine Tolkien hobbitlerin, elflerin, cücelerin ve insanların goblinler, troller, kurtlar ve her tür kötü ve çarpık yaratıkla olan mücadelesini anlatmaya devam ederek "Yüzüklerin Efendisi"ni yarattı. Bugün "Hobbit"le birlikte "Yüzüklerin Efendisi" fantastik edebiyatın kült eserleri arasında yer alıyor.

Ben Ne Diyorum?
Dediğim gibi, kitabı J.R.R. Tolkien yazmış. Ne diyeyim, harika. Kitap, Yüzüklerin Efendisi'nin aksine çocuklar için yazılmış. Bu yüzden de çok daha anlaşılır bir dil vardı. Şu sıralar Yüzüklerin Efendisi'ni okuyorum. Bilmediğim çok kelime var, yanımda sözlük de taşıyorum bu yüzden. Ama Hobbit öyle değil. Bir çocuğun anlayacağı ve seveceği kadar açık, bir yetişkinin okuyup beğeneceği kadar etkileyici. Hani, düşünüyorsanız eğer, boşuna düşünüyorsunuz derim. Hemen alın. Eğer Yüzüklerin Efendisi'ne başlamak isterseniz de, önce Hobbit'i okumak en iyisi. Çünkü Hobbit, Yüzüklerin Efendisi'ndeki olaylardan önce yaşanmış bir hikayeyi anlatıyor(çok güzel bir şekilde) ve Hobbit'ler ile ilgili bilmemiz gereken her şeyi kapsıyor.(Orta Dünya ve diğer tüm o şeyler için Silmarillon ideal) Hobbit de, tıpkı Yüzüklerin Efendis'nde olduğu gibi Kahraman bakış açısı kullanılarak yazılmış. Ve Tolkien öyle büyülü bir dille yazıyor ki, hayran kalmadan edemedim.
Hikaye konusundan bahsetmeme ne gerek, bir üstteki bölümde anlatılmış zaten...

Puanım
Çok barizdi diyelim. 1 pusheen çok kötü 5 pusheen çok iyi olmak üzere: